5.ULUSLARARASI TİCARET KONGRESİ

Yönetim Kurulu üyesi Metin KÜLÜNK Bey’in konuşma metni.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, Tümsiad ın genel başkanı, rektör hocam, ailemizin değerli bireyleri, İnanç Grubun değerli mensupları hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Beşincisi gerçekleşen bu organizasyonun farklı bir özelliği var, ölüm diriliştir aslında, 24 Ekim de babam sabah saat 07:30’da yeğenimin Havanın amca koş dedeme bir şey olmuş feryadıyla üst kattan aşağı indiğimde babam elinde tespih ile başı hafif sağa düşmüş sanki Hz.Süleyman gibi uyuyordu.

Sağlığında babam asker olduğu için aramızdaki ilişki ailenin en küçüğü ben olmama rağmen babamın askerliğinden kaynaklanan o duruşundan dolayı aramızda bir mesafe vardı. Babama sağlığında hiç sarılmadığım kadar sarıldım, çünkü babam uyuyordu ama nefes alıp veremiyordu çünkü çok sevdiği Allah’a ruhunu teslim etmişti. Babamın hayat hikayesinde biz aslında okullar bitirdik. Biz ailenin Üç evladı olarak mektebi, devletin resmî kurumlarından önce Şaziment Külünk ve Muhammet Külünk mektebinde eğitim aldık ve ilk temellerimiz ve hayat boyu devam edecek çizgimizin ifadelerini biz onlarda gördük ve babamın ahirete göç edişinin ardından bu faaliyet aslında ölümden dirilişin ifadesidir. Çünkü dış ticaret kongresi başlığı altında böyle bir faaliyeti organize etmek aslında bir iddianın peşindeyiz, bir idealin inanmışlarıyız, yeryüzündeki adaletsizliklere karşı adalet diye bilmenin, yer yüzündeki sevgisizliğe karşı sevgi diyebilmenin, yeryüzündeki hukuksuzluklara karşı hukuk diyebilmenin, insanın eşyaya mahkûm edilmek istendiği küresel yapıda inadına insan diyebilmenin, hayatımızın merkezine koyduğumuz bir idealin doğuş mücadelesidir bu. Bu kongrede mesele ölümle hayatın ne kadar içiçe olduğunu bir kez daha yüksek sesle ifade etmektir ve gördüğünüz gibi bu aile iş hayatına bakışı son derece farklıdır.

İnanç ailesi hayatın kendisidir aslında ve burada gördüğünüz bütün çalışmalarda bir kültürün,  bir iddianın bir derdin,  bütünüyle dışarıya yansımış halini görüyorsunuz ve emeği geçen herkese ama herkese bir kez daha minnet duyduğumuzu ve bu mücadelenin aramızda liderliğini yapan ağabeyimiz  Nejdet KÜLÜNK beye huzurlarınızda bir kez daha şükranlarımı ifade ediyorum. 83 trilyon $ dünyada gayrisafi milli hasıla, 850 trilyon $ da para dolaşıyor dünyada. Biz Seki 850 milyar $ gayrisafi milli hasıla 162 milyar $ ihracatla henüz yolun daha çok başındayız. Biz yeryüzünde bir âleme nizam verme İddiasının sahipleri olarak önce Güçlü Türkiye için mutlaka önce üretmek ama önce üretebilmek için Türkiye’nin ruhunu hayatımızda hissetmek mecburiyetindeyiz. Şu soruyu sormalıyız kendimize ikinci Dünya Savaşı’na biz girmedik, Almanya’da taş taş üzerinde kalmadı, Japonya Çöktü, aradan 74 yıl geçti.

Almanya dünya devi, Japonya dünya devi, biz neredeyiz. Hollanda Konya kadar, Konya kadar Hollanda Türkiye’nin ihracatının yarısından fazlasını tarımı günleri ile gerçekleştiriyor. Konya ve Adana gibi Mersin gibi Antalya gibi tarım alanımızın olduğu Hollanda’nın yüzölçümünden çok büyük şehirlere sahip olduğumuz biz, soru sormalıyız niçin biz 100 150 milyar $ 200 milyar $ tarım ile işlenmiş tarım ürünleri ihracatı gerçekleştirmiyoruz.

Niçin biz yapay zekanın robotik devrinim konuşulduğu süreçte dünyadaki yazılım pazarında 200 300 milyar $ yazılım ihracatından elde ettiğimiz geliri niçin konuşmuyoruz. Niçin konuşmak zorundayız çünkü nüfusumuz 81 milyon 100 milyona gidiyoruz. 100 milyon nüfus bu topraklarda barınmak, bu topraklarda gıdasını temin etmek mecburiyetinde, bu topraklarda refahı yaşamak mecburiyetinde. Bu üçünün olabilmesinin yolu da üretmekten ve de ihracat yapmaktan geçmektedir. Üretmekten ve ihracat yapmaktan geçmektedir. Eğer bugün bizim milli gelirimiz ihracatımız 500 milyar $ olsaydı biz 10 Ağustos kuru saldırısı ile bu ölçekte karşı karşıya kalmazdık.

Eğer biz 450 milyar $ Türkiye’de özel sektör ve finans kesiminin kullandığı kredilerde olmak yerine biz dışarıya 300 milyar $ kredi açan ülke olsaydık 10 Ağustos saldırısı ile asla karşılaşmazdık. O zaman bütün bu meselelerin başı önce üretmek ve ihracat etmek, üretmek için de Türkiye inanmak. Almanlar Alman ruhuyla başardılar, peki ben size soruyorum bizim rumuz ne?  ya da gerçekten bizim ruhumuz diyerek top yekün 81 milyonun ayırt etmeden sahiplendiğimiz bir ruhumuz var mı? Eğer var olsaydı geziyi yaşamazdık, var olsaydı Türkiye son beş yıldır dışarıdan içeriye devşirilen saldırılarla karşı karşıya kalmazdı, ama Almanların kolektif bir ruhu var.

Her alman için Alman olmak çok önemli ama bu topraklarda Türkiye cumhuriyeti devletinin sınırları içerisinde yaşayıp Türkiye ruhunu İçselleştirmek probleminin ağır bir şekilde olmayışının eksik oluşunun bedellerini ödüyoruz. O zaman bir Türkiye ruhunda hepimiz bir kez daha kendimize  aynı tutup Türkiye ruhunda ittifak etmek mecburiyetindeyiz .Eğer bu ittifakı gerçekleştirirsek yola çöp atmayız,  bu ittifakı gerçekleştirirsek yandaki binanın asfalta caddeye çıkışın mazeret kabul edip gidip belediyenin karşısına dikilip ben de o bina gibi ben de bu yola çıkacağım demeyiz. Ya da beş katlı yere on katlı imar izni alabilmek için yırtınmayız. Çünkü Türkiye ruhu buna izin vermez deriz.

Dolayısıyla bu büyük mücadelenin içerisinde olduğumuz bu süreçte hepimizin bir kez daha ayırt etmeden İNANCDER’in vücut bulduğu, İnanç grubun çalışma hayatının bütünüyle bir yaşam biçimi haline geldiği bu perspektifini iyi kavrayıp bu perspektife benzer perspektifleri örnek alıp rol model alıp bu büyük mücadeleyi hep birlikte başarmak zorundayız. 2030’da 3 trilyon $’a yürüyen Türkiye’nin 3 trilyon $’a ulaşmasının yolu önce üretmek ve sonrada ihraç etmekten geçer, hepinize teşekkür ediyorum saygılar sunuyorum.

Joomla Template - by Joomlage.com