11

 

İnovasyon

Batı sanayileşmesinin doğu toplumlarını "olmazsa olmaz" anlayışında haklı olarak dayattığı bir kavram. OECD ile Eurostat'ın yayınladığı meşhur Oslo kılavuzu kavramı şöyle tarif ediyor: "İnovasyon, yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş mal veya hizmet veya sürecin; yeni bir pazarlama metodunun; ya da iş uygulamalarında, iş yeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel metodun uygulanmasıdır."

Bütün beşeri organizasyonlar insan anatomisi gibidir. Hiç bir üretilmiş varlık, değer "şıp" anlayışında piyasaya arz edilmez. İnovasyonunda anne karnında çocuğun geçirdiği evreler gibi uzun soluklu evreleri vardır. Şimdi bu süreçte de dikkatlice bakalım, irdeleyelim.

İnovasyon (ürün, metod veya hizmet gibi) değer meydana getiren çıktılara dönüştürme sürecidir. İlk basmağı yeni ve piyasada olmayan fikirlerin çıkmasıdır. İkinci basamak alın teri ve paranın yatırıldığı, bu sayede ortaya çıkan ürünün ticarileştirilmesi, yani sistem veya hizmetlere dönüştürülmesidir.

İnovasyon sistemi, esasında bir ülkenin sosyoekonomik harcında olmazsa olmazıdır. Eğer bu başarılırsa toplum rastgele yaşamadan ve yaşantıdan kurtulmuş olur.

İnovasyon yönetime muhtaçtır. Kastımız "PUKÖ"dür. Herhangi bir değişim, marka icadı, marka oturtulması disipline dayalı değilse zirvede kalması mümkün değildir.

Küresel kapitalizmin, dağ başındaki bir çobanın cebinde hayatını yönlendirebiliyorsa; susmak mağlubiyeti kabul etmek demektir. Elma amblemli Apple bir ülke olmuş olsaydı dünyanın en büyük 17. Ekonomisi olacaktı. Hadi sizi tahrik etmek için yazıyorum. Apple devleti dünyanın 17. en büyük  ekonomisi, Türkiye dünyanın 18. ekonomisi!...  1976 yılında Apple dünyaya geldi. 2007 yılında İphone ile bir ivme kazanabilmişti. Derler ki Apple İphone hamlesini yapmasa batıyormuş. Aplle'ın kurtarıcı simidi inovasyon olmuştur. Dağdaki çobana soralım: Arçelik mi, Mercedes-Benz mi? Hepimiz için ilginç olan şudur. Mercedes ismi biz de bir güven duygusu oluşturmuştur. Ne kadar acı değil mi? 1968 yılında Diyarbakır'daydım. "ANADOL" marka otomobili gördüm ve herkes konuşuyor. Hatta o tarihlerde şöyle bir mizah yapılırdı: “Eşeği Anadol marka arabaya yaklaştırmayın ısırır koparır.” Çünkü kaportası metal değildi. Sonra başında fötr şapka, parmağında altın şövalye yüzüklü, İspanyol paçalı, İtalyan favorili Türkler altlarında Mercedes ile gelince hepimizin bakışları ve ufku değişti. Bir Türk filmini izler gibi izliyorduk. Neden Apple krize girdiğinde İphone ile inovasyonu gerçekleştirerek başarmıştı da bizler 1968,den 2016'ya gelinceye değin kendi Apple, Mercedeslerimizi yapamadık. Neden?

Bir ülke siyaset yönetiminde alışkanlıklarını terk edebilecek medeni cesaretine gösterip inovasyoncu ruha bürünmediği sürece yasalar 60 yılın öncesine düzenlendiğini bilmelerine rağmen, güncelleştirilmediği sürece kamunun ve özel sektörün aktif inovasyoncu oluşu bir yere kadardır. Şimdi biz ne yapmalıyız? Marka taklitlerinden  vazgeçmeliyiz. Uzun bir yola girme cesaretinden vazgeçmemeliyiz. Kamu ve özel sektör bütçelerinde inovasyon - ARGE harcamaları için Almanya, İngiltere, Amerika vb. gibi % oranından daha çok koymalıyız. Umut kaynağımız üniversitelerdir. Doğru. Ama acı bir gerçek, üniversiteler inovasyondan yoksundurlar, yoksuldurlar.

İnanmış ve adanmış dava adamlarının oluşturacağı fedai ruhlu insanlarla tüm üniversitelerde inovasyon elektrik akımı verilebilir. 

22

 

Joomla Template - by Joomlage.com